9 Ocak 2010 Cumartesi

Sorular..

Ben bunu istememiştim.

Sadece mutlu olmak istiyorum aslında. O kadar basit. O kadar zor.

Neden hep yetinemeyen, hep bozan, çürüten, zehirleyen ben oluyorum? Niye? En basit şey gibi görünüyor, mutlu olmak, halbuki en zoruymuş, öğrendim. Hiç kimse gerçekten mutlu olmuş mudur acaba? Hayaller gerçek oluyor mu? "Ve sonsuza dek mutlu yaşadılar" diye bir şey var mı? Herkes mi umutsuz, çaresiz? Neden zavallı olmayan tek bir insan bile göremiyorum?

Gerçekten hepimiz bu kadar zavallı mıyız? Yoksa sadece ben miyim, geçmişi üzerinde çarmıha gerildiğim ağır, tahta bir haçmışçasına taşıyan? Ben miyim sadece, başına neler geleceğini bile bile uçuruma yürüyen? Ben miyim, kara umutsuzluğun içinde debelenerek rengi bozulmuş, kararmış da olsa küçücük mutluluk parçaları arayan?

Eminim bir yerlerde mutlu insanlar vardır. O zaman ben mutsuz olmak için mi seçildim? Benim ne farkım var, mutlu olandan? Yüzünden neşe, sağlık fışkıran, dinç, güçlü, gururlu, sevecen, esprili onca insanın içinde beni karamsar, bıkkın, bezgin, hasta, zayıf, saldırgan, kırıcı, kırgın, mutsuz bırakmaya kimin hakkı var?

Bu ben değilim. Değildim. Kimler beni bu hale getirdi? Kim o kadar acımasız olabilir ki? Neden sorularımı dinleyen tek varlık kağıt ile kalem?

Göğsümde birşeyler sıkışıyor. Kendi kendimi yemeye başladım artık. Kendi nefretimle, kırgınlığımla besleniyorum. Geriye neredeyse hiç bir şey kalmadı çünkü.

İçimde kalan her şeyi bitirdiğim gün bana kim gülmeyi hatırlatacak?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder