5 Nisan 2010 Pazartesi

regret..?

Başlamak zordur. Bir yazıya, bir şarkıya, bir çizime, bir alışkanlığa, bir ilişkiye, bir döneme, bir insana başlamak zordur. Bırakmak? İşte o çok daha zordur. Ne yaparsan yap, beynin ihanet eder sana. Bir ses, bir koku, bir doku, bir görüntü hep sana onu hatırlatır. Cehennemi dünyada yaşatır sana. Unutamazsın. Kendini affedemezsin. Kendinle barışamazsın. Yoluna devam edemezsin. Sanki arkanda bir parçanı bir şeylere prangalı bırakmışsındır.

Arada onu görürsün. Mutlu görünür. Üzülürsün. Bazen üzgün, endişeli görünür, o bir anlık kaçamak bakışına. Her nedense yine üzülürsün. Gidip gelirsin, seninle olmasını mı, mutlu olmasını mı istediğine karar veremezsin. Bu ikisini neden ayrı kategorilediğini merak etmeye başlarsın daha sonra. Seninle birlikte olmak onun için mutlak azap mı olacaktır? Abartıyor musun, yoksa gerçekten böyle mi?

O artık seni düşünmüyor, biliyorsun. Yoluna devam etmiş, iyisiyle kötüsüyle hayatını yaşıyor. Demek ki sensin zayıf olan, bırakamayan, unutamayan, affedemeyen, fakat hala çaresizce affedilmeyi bekleyen. Artık çok geç. Aylar geçti. Şansını kaybettin. Üzülüyorsun. Yaşlar süzülüyor gözlerinden. Göğsün sıkışıyor. Sadece unutabilseydim diyorsun. Keşke onu hatırlatabilecek her şeyden kurtulabilseydim. Daha doğrusu, keşke hiç bir şey onu hatırlatmasaydı.

Gitseydi bütün acım, kederim, pişmanlığım, kırgınlığım. Hepsi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder