5 Nisan 2010 Pazartesi

The Truth

Benden uzak durun.

Ben veremim, vebayım, hastalığım, sefaletim, açlığım. Ölümüm. Ben insanım. Kaçın benden. Kaçın, ruhunuzu kurtarın. Karşınızda dokunduğu her şeyi çürütebilen bir varlık var çünkü. Çevremde fazla kalırsanız ruhunuzu çürütürüm. Işığınızı söndürürüm. Ümidinizi boğarım. Aklınızı işlemez hale getiririm. Kalbinize öyle bir darbe vururum ki kan değil nefret pompalamaya başlar bedeninize. Buz kesilirsiniz. Kaçın, size de hastalığımı bulaştırmadan önce.

Kaçın, size yalan söylemeyi unutturmadan önce. Doğrular canınızı yakar sizin. Mantığım gözünüzü korkutur. Aşkım dehşete düşürür. Ne kadar soğukkanlı olabileceğime şaşırırsınız. Bir insanın hiç bir şeyi bu kadar sevebileceğine inanamazsınız. Bana kalpsiz dersiniz. Salak dersiniz. Ama bilirsiniz ki, içinizde bir yerlerde bir parçanız benim kadar cesur olabilmek için çırpınıyordur.

Ama bilmiyorsunuz, en ufak bir fikriniz yok. Doğruluk öyle bir zehirdir ki, sizi içten içe bitirir. Yalnız kalırsınız. Gözyaşlarınız çoktan bitmiştir. Boğulursunuz. Yerinizde duramazsınız. Huzur bulamazsınız. Umut etmeye cüret edemezsiniz. Ya hep uyumak, ya hep yürümek istersiniz. Düşünmek istemezsiniz. Nefes almak istemezsiniz. Kalbinizin her atışından nefret etmeye başlarsınız.

İlk kez hayatınıza son vermeyi ciddi ciddi düşünürsünüz.
Anlarsınız, umut sizi kalbinizden bir iğne misali yakalamış ve parçalaya parçalaya uçuruma çekmektedir.
Görürsünüz, insan doğruları söylemek için yaratılmamıştır. Bir insanın kalbi, zihni, ruhu bu kadar büyük bir yükü kaldıramaz. Ve içten içe bilirsiniz.

Bir gün, kalbiniz acıdan patlayacaktır.
Zihniniz kavrulacak, gözlerinizden bu sefer kan gelecektir.
Ruhunuz ise yok olmayı minnetle kabul edecektir.

Ve her nasılsa, umut ettiğiniz tek şey bir şeyleri değiştirebilmiş olmaktır.
Bunca acının boşa gitmemiş olduğunu bilmektir.
Birini, en azından, yalandan vazgeçirebilmiş olmaktır.

Çünkü bilirsiniz, kimsenin yalan söylemediği gün, bu kusurlu dünya sona erecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder